Üstad Necip Fazıl Kısakürek, doğumunun 108., ölümünün 29. yılında Büyük Doğu Fikir Ocakları’nın düzenlediği “Üstad Necip Fazıl ve Büyük Doğu İdeali” programıyla anıldı. Büyük Doğu Fikir Ocakları Kayseri temsilcisi avukat Abdullah Özbek, açılış konuşmasında Büyük Doğu’yu dava yolunda bir reçete olarak tanımladı ve Necip Fazıl Kısakürek’i mukaddes iman gençliğinin yol haritasını çizen adam olarak nitelendirdi. Özbek ayrıca, bu programı halka değil Hakk’a adanan, Hakk’a köleliğe talip olanların hazırladığını vurguladı.
Önemli olan Necip Fazıl’dan ne anladığımız
Necip Fazıl Kısakürek’in “Gençliğe Hitabe”si katılımcılara dinletildikten sonra söz verilen Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Aslantaş konuşmasında “manalara suret giydiren adam” dediği üstadı anlatırken terkib usulünü kullandı. Aslantaş’a göre önemli olan, ondan ne anladığımız, onun dehasından aldığımızı hayatımıza nasıl yansıttığımız idi. Konuşmasında “Gaye nedir?”, “Neye inanıyoruz?”, “Niçin inanıyoruz?”, “Pazarlıksız ve mutlak bir teslimiyet içinde miyiz?” sorularına üstad ile cevap aradı.
Önemli olanın zaman ve mekân kavramını zapt ederek Kur’an ve sünnet doğrultusunda bir dünya görüşü oluşturmak olduğunu söyleyen Aslantaş, asıl olanın, İslam’ın verdiği hükümlere uymak, yaşadığımız anın hesabını vermek için İslam’ı her devirde, her mekânda yaşamak olduğunu ifade etti. Üstaddan asıl almamız gereken buydu. Ona göre, yeni doğmuş bir bebeğe nasıl “bir buçuk adana” ısmarlanmazsa, alt yapısı olmayan insana da dava açıklanamazdı. Bu ilginç bir benzetmeydi.
Şahsiyetin gelişimi için çile çekmek şart
Veysel Aslantaş, kısaca şunlara temas etti: “İslam’da devlet ruhu var lakin şeklî bir devlet yok. İslam, devlet olmadan da sürdürülür. Önemli olan İslam’ın belli tanımlarını iyi anlamak. Ahlak tanımı da bunlardan ilki. Müslüman hem inanıp hem de gayrimüslim bir şekilde yaşayamaz. Yaşarsa ona tavır alınması gerekli. Üstadın yaptıklarından biri de tavır koymaktı.
Üstadı tanıdıkça aklımızın ne kadar cüce ve güdük kaldığını anlıyoruz. Akılla hüküm yürütmek yerine bilenlere danışmak gerekir, çünkü akıl eksik, şaşırır. Nefsi putlaştırdığımız şu zamanda birçok şeyi bilmiyor, bilmediğimizi de bilmiyoruz. Anlamıyor ve anlamadığımızı da anlamıyoruz. Oysa ne kadar gayemiz olursa, ne kadar çile çekersek, ne kadar meşakkat yaşarsak o kadar çözüm sunarız hayatımıza. Çünkü şahsiyetin gelişmesi için çile çekmek şart. Problemsiz insan çözümsüz insandır. Peygamberler dahi ne kadar büyük sıkıntılar çekmiştir. Üstad da aynı şekilde bir çile insanıdır.”
“Kapitalist dü
zen içinde bize sunulan nimetleri doğru değerlendirirsek, onları doğru kanalize edersek, Necip Fazıl’ın ideolojisini bünyemize sindirirsek sağduyumuzu koruyabiliriz” diyen Aslantaş, Batılı enstrümanlarla çalınan sanat musikisini bu konuya örnek verdi. Bu arada Hoca, bilim, psikoloji, sosyoloji ve felsefe açısından da üstadın fikriyatını inceledi ve günümüze uyarladı, “ne aradığını bilmeyen, bulduğunun aradığı olduğunu ne bilsin?” tespiti eşliğinde.
Büyük Doğu ideali, İdeolocya Örgüsü’ne vakıf olunca anlaşılır
Yazar Erdinç Trabzon ise konuşmasına üstadın İdeolocya Örgüsü kitabındaki önsözü okuyarak başladı. Programa Düzce’den katılan konuşmacı tek tek ve üzerinde dura dura geçti her bir cümleyi. Bu eserin hakkının verilmesi gerektiğini söyleyen Trabzon, şiirleriyle önde tutulmaya çalışılan bu dehanın fikir boyutunun da idrak edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Erdinç Trabzon ardından şu soruyu sordu: “Ömrünü davasına vakfeden adamın ‘her şeyim’ dediği İdeolocya Örgüsü ne kadar anlaşıldı? İşin ruhuna ne kadar inildi?” Trabzon, mutlak ölçülerin değişmeyeceği hakikatini de göz önünde bulundurarak, 21. yüzyılda Allah resulüne verilmiş bir cevap olarak nitelendirdi bu kitabı. “Necip Fazıl bir güzel söz koleksiyoncusu değil, dünya çapında hayatını ihtilal ve inkılaba adamış bir insandı. İşte bu yükü sırtlanarak ve onun ruhuna ererek Büyük Doğu anlaşılır.” diye ekledi Erdinç Trabzon.
Ardından şunları söyledi: “Bir fikir manzumesi olan İdeolocya Örgüsü ile yıllardır unuttuğumuz zafer sevincine de erebiliriz. Dünya görüşü ve hakikat aynı çizgide gittikçe fikirde ve zikirde paralellik yakalayabiliyorsak işte o zaman İslam’ı devletsiz de yaşayabiliriz. Zafer yolunda okumak, okuduğumuzla dertlenmek, derdimizle hayal kurmak, rüyalarımızı gerçeğe dönüştürmek için teşkilatlanmak gerekir.” Bu teşkilatlanmanın adresi olarak da Büyük Doğu Fikir Ocakları’nı gösterdi Erdinç Trabzon.
Konuşmacı sözlerini şöyle sürdürdü: “Mademki İslam kalbin yolu, o zaman kişisel menfaatlerden sıyrılarak İslam davasının menfaatlerini gözetmeliyiz. Kalp yoksa Allah ve peygamber de yoktur. Dava yoksa insan da yoktur. Bir fikri güderken onun erdemine, ahlakına, faziletine güvenmek gerekir. İstikbal yine Büyük Doğu Fikir Ocakları’ndadır. Bu yolda tenkitçi olmak, düşünceleri çekinmeden dile getirmek gerekir. ‘Olmak’ gibi bir derdimiz olmalı. Şeksiz şüphesiz bir teslimiyet içinde eşya ve hadiseleri kuşatıcı bir şekilde tez sahibi olmak ve buna bağlı bir politikanın içine girmekle ancak hakikat bulunur.” Erdinç Trabzon, Müslümanın demokrasiyle işinin olmadığının ve fikrî hareketi ile öne çıkmasının gerekliliğini vurguladı ve gençleri aksiyona davet ederek tamamladı konuşmasını.
Katıldığım yerler de vardı bu konuşmalarda, katılmadığım yerler de. Tamam, İslam her mekân ve koşulda yaşanabilir lakin demokrasinin olmasının İslam’a zarar getireceğine inanmıyorum. Programın sonunda 28 Şubat süresince açılan davaların iptali için hazırlanan dilekçeler gelen misafirlerin imzasına sunuldu. Ayrıca mutlak fikir yoluna hizmet için yayınlanan ve ilk sayısı bu ayın başında çıkan İfade isimli dergi ve Üstad Necip Fazıl’ın “Kayseri Hitabesi” de gelen misafirlere hediye edildi.
Sergül Vural
Dünyabizim